Mide ve Duodenum Ülserleri Nedir?
Mide ve duodenum ülserleri, sindirim sisteminin iç yüzeyini kaplayan mukozada, mide asidi ve sindirim enzimlerinin etkisiyle gelişen doku kaybı ile karakterize açık yara oluşumlarıdır. Tıbbi olarak bu durum “peptik ülser hastalığı” olarak adlandırılır. Mide içerisinde gelişen ülserler “mide ülseri”, onikiparmak bağırsağında yani duodenumda gelişen ülserler ise “duodenum ülseri” olarak sınıflandırılır. Bu ülserler, mide mukozasını koruyan doğal savunma mekanizmalarının zayıflaması ve mide asidi gibi zararlı etkenlerin baskın hale gelmesiyle oluşur.
Ülserler, genellikle yüzeyel doku kaybı ile başlar ve zamanla daha derin tabakalara ilerleyerek ağrıya, kanamaya veya nadir durumlarda delinmeye neden olabilir. Mide ülserleri çoğu zaman yemekle birlikte ağrıyı artırırken, duodenum ülserlerinde ağrı genellikle açlıkla birlikte artar ve yemekle birlikte azalır. Bu ayırt edici özellik, tanıda ipucu sağlayabilir.
Günümüzde ülserlerin gelişiminde en önemli iki etken olarak Helicobacter pylori enfeksiyonu ve nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) kullanımı gösterilmektedir. Bunun dışında stres, sigara, alkol tüketimi, düzensiz beslenme ve bazı sistemik hastalıklar da ülser gelişimini kolaylaştırabilir. Erken tanı ve tedavi ile ülserlerin büyük çoğunluğu başarıyla iyileştirilebilir ve komplikasyon riski azaltılabilir.
Ülserlerin Belirtileri ve Oluşma Nedenleri
Mide ve duodenum ülserlerinin en sık görülen belirtisi, karın üst bölgesinde (epigastrik bölgede) hissedilen yanma veya ağrı hissidir. Bu ağrı genellikle künt, sürekli ya da zaman zaman artan şekilde tarif edilir. Duodenum ülserlerinde ağrı genellikle aç karnına ya da gece saatlerinde belirginleşir ve yemek yendikten sonra geçici olarak azalır. Mide ülserlerinde ise ağrı yemekle birlikte ortaya çıkabilir. Ağrıya ek olarak hazımsızlık, mide yanması, şişkinlik, iştahsızlık, bulantı, erken doyma ve kilo kaybı gibi şikâyetler de görülebilir.
Daha ileri vakalarda, ülserler mide veya duodenum duvarını aşarak ciddi komplikasyonlara yol açabilir. En sık komplikasyonlardan biri gastrointestinal sistemde kanamadır. Bu durum kendini koyu renkli dışkı (melena), dışkıda gizli kan ya da kusmayla gelen kan (hematemez) şeklinde gösterebilir. Diğer ciddi komplikasyonlar arasında mide duvarında delinme (perforasyon) ve mide çıkışında daralma (pilor stenozu) yer alır.
Ülserlerin başlıca nedeni, Helicobacter pylori adlı bakteridir. Bu bakteri mide mukozasında yerleşerek mukozayı zayıflatır ve asidin doğrudan dokulara zarar vermesine zemin hazırlar. H. pylori enfeksiyonu, kişiden kişiye genellikle ağız yoluyla bulaşır ve uzun süre belirti vermeyebilir. Bir diğer önemli neden ise ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaç grubunda yer alan nonsteroid antiinflamatuvar ilaçların (NSAİİ) uzun süreli veya yüksek dozda kullanımıdır. Bu ilaçlar mide koruyucu mukusu zayıflatarak mide asidinin mukoza üzerinde yıkıcı etkisini artırır.
Stres, sigara, alkol kullanımı, düzensiz veya aşırı baharatlı gıdaların tüketimi, genetik yatkınlık, kortikosteroid kullanımı ve bazı kronik hastalıklar da ülser gelişimine katkı sağlayan ek risk faktörleridir. Tüm bu etkenlerin bir araya gelmesi, mide ve duodenum mukozasını savunmasız bırakır ve ülser oluşumunu kolaylaştırır.
Tanı sürecinde en değerli yöntem üst gastrointestinal sistem endoskopisidir. Bu işlem sayesinde ülser doğrudan gözlemlenebilir ve gerekirse biyopsi alınarak malignite ayrımı yapılabilir. H. pylori enfeksiyonunun tespiti için biyopsi örneklerinden yapılan hızlı üreaz testi, dışkıda antijen testi veya nefes testleri kullanılabilir.
Sonuç
Mide ve duodenum ülserleri, sindirim sistemi sağlığını ciddi biçimde etkileyebilen ancak erken tanı ve uygun tedaviyle büyük ölçüde kontrol altına alınabilen yaygın hastalıklardır. Helicobacter pylori enfeksiyonu ve ağrı kesici ilaç kullanımı, en önemli nedenler arasında yer alır. Karın ağrısı, mide yanması, hazımsızlık ve iştahsızlık gibi belirtiler ülser varlığının habercisi olabilir. Bu nedenle şikâyetleri olan bireylerin gecikmeden uzman hekime başvurarak değerlendirilmesi, komplikasyonların önlenmesi açısından kritik önem taşır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu sayfada, tedavi edici sağlık hizmetiyle ilgili bilgiler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için lütfen doktorunuza danışın.